Yüksek yargı çekişmesi sermaye piyasalarına ilişkin yeni bir ‘rasyonellik’ krizini doğrulayabilir

Yüksek yargı çekişmesi sermaye piyasalarına ilişkin yeni bir ‘rasyonellik’ krizini doğrulayabilir. Uzmanlar, sermaye piyasalarının yerel seçimlerin ardından yeni bir anayasa referandumu gündeminin içine çekilmesini sakıncalı buluyor. Hâlihazırda yüzde 50’yi bulan iskontoyla işlem gören hisselerin daha da gerileyebileceğinden endişe ediliyor.

Sermaye piyasaları, finansal istikrar ve ulusal güvenlik üzerinden okunan yüksek profilli bir yargı çekişmesinin sonuçlarını bekliyor. Yüksek yargı kararları geçiş ekonomilerindeki yatırım politikalarına büyük oranda yön verir. Özellikle hukukun “gri” alanları, yani geniş çapta yorumlanabilecek kurallar ve düzenlemelerle ilgili izlenecek “şeff af olmayan” prosedürler yatırımcı tarafındaki endişeleri artırır.

Ekonomim’den Serap Sürmeli’nin haberine göre, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yeni ekonomi yönetimi ile birlikte ‘rasyonel uygulamalar’ satın alınan en önemli katalizördü. Sermaye piyasalarında kısmen iyileşen güven ortamının temel dayanağıydı. Ancak şimdi, yüksek yargı çekişmesi sermaye piyasalarına ilişkin yeni bir ‘rasyonellik’ krizini doğrulayabilir. Kısa vadeli gündemi yerel seçimler ve jeopolitik riskler üzerine odaklanan sermaye piyasalarının, yerel seçimlerin ardından bir de anayasa referandumu tartışmalarının içine çekilmesi, bundan negatif etkilenme olasılığını artırıyor. Böyle bir senaryo yabancı yatırımcı özelinde olumsuz ve talep kesici bir etkiyi gündeme getiriyor.

Konu yabancı yatırımcı olunca da gözler ister istemez bankaların ve holdinglerin çoğunlukta olduğu BIST-30 endeksine çevriliyor. Bir grup uzmandan yüksek yargı çekişmesinin öncelikle bankacılık ve holding hisseleri üzerindeki olası etkilerini, ardından diğer sektörlere dair tahminlerini aldık. Hâlihazırda yüzde 50 civarında bir iskontoyla işlem gören hisselerin olası bir anayasa referandumu gündemiyle daha da gerilemesi kötü bir senaryo gibi görünse de aynı zamanda profesyonel tüccarlar ve keskin gözlü yatırımcılar için bir nimet de olabilir.

UZMAN GÖRÜŞLERİ

AYDIN ADNAN MENDERES ÜNİVERSİTESİ NAZİLLİ İİBF DEKANI PROF.DR. YUSUF KADERLİ

YABANCI AĞIRLIĞI YÜKSEK OLAN ŞİRKETLERDE SERT SATIŞLAR YAŞANABİLİR

Geçtiğimiz günlerde üst yargıda bugüne kadar hiç gerçekleşmemiş olan bir durum meydana geldi. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) vermiş olduğu bir ihlal kararına istinaden kararın yanlış olduğunu ve AYM üyelerinin bu konuda hatalı davrandığını ileri sürerek AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Teknik olarak Yargıtay’ın böyle bir hamle yapma hakkı ve yetkisi bulunmadan konuya yönelik girişimde bulunması bir yargı krizini ortaya çıkardı. Özellikle de anayasa değişikliği ile ilgili tartışmaların olduğu dönemde böyle bir durumun gerçekleşmesi kafalarda soru işareti yarattı. Finans çevrelerinin konuya yönelik merak ettiği en önemli şey ise finansal piyasaların bu durumundan ne şekilde etkileneceği oldu. Öncelikle olaydan itibaren çok kısa vade için piyasada olumsuz bir etkisi görülse de devamında bu olumsuz etkinin yine kısa bir süre içerisinde bertaraf olduğu gözlemlendi. Ancak, bu konuda finansal piyasalarımızda ortaya çıkabilecek risklerin tamamen gündemden kalktığını söylemek pek de doğru olmayacaktır.

Piyasalar bu konunun ne kadar uzayacağını ve yaşanacak gelişmeleri dikkatle izliyor olacaktır. Kısa vadeli bir etkiden söz etmemekle beraber orta vade için bu durum böyle değildir. Eğer olay çok olumsuz bir şekilde gelişirse bu durumda öncellikle yabancı yatırımcıların ülkeye olan güveni bir kez daha sarsılacağı için takas dökümlerinde yabancı yatırımcı ağırlığı yüksek olan şirketlerde sert satışlar yaşanması gündeme gelebilir. Devamında, bu durum zaten ürkek olan yeni birçok yerli yatırımcıyı da paniğe sevk etme riskini de bünyesinde barındırmaktadır.

O nedenle başta holding ve bankacılık sektörü şirketleri ile büyük sanayi kuruluşları (BIST-30 ve BIST-50’ye dâhil olan şirketler) bu durumdan ilk etapta etkilenme ihtimali güçlü olan şirketler olarak ön plana çıkacaktır. Sonuç olarak, ilgili olayın piyasalara olan olumsuz etkisinin derinleşmesi konunun nereye evirileceği ile yakından ilgilidir. Bu nedenle, finansal piyasa yatırımcılarının önümüzdeki haftalara yönelik projeksiyonlarında bu durumu da dikkate almaları ve genel denklem içerisine bu konuyu da koymaları daha faydalı olacaktır.

ATA YATIRIM ARAŞTIRMA GMY CEMAL DEMİRTAŞ

12 AYLIK 11 BİN PUAN ENDEKS HEDEFİMİZ DEVAM EDİYOR

Yargı krizinin Borsa İstanbul’a şu aşamada bir etkisi olmasını beklemiyoruz. Uzun bir süredir politik ve ekonomik riskler, borsamızın diğer gelişmekte olan ülke borsalarına göre yüzde 50-55 civarında bir iskontoyla işlem görmesini getiriyor. Genel seçimlerden net bir sonuç çıkması, kabinenin hızla kurulması ve ekonomide rasyonel politikalara dönüş, faiz artırımları ve enfl asyonu düşürmenin yeniden önceliklendirilmesi de özellikle mayıs ayından ekim ayına kadar olan süreçte BIST- 100’ün 4.500 seviyelerinden 8.500 seviyelerine kadar gelmesinde etkili oldu. Son 3-4 ayda yaşanan olumlu gelişmeler fiyatlara kısmen yansıdıktan sonra ekim ayının başından beri de 7.500-8.000 seviyelerinde yeni dengeleri sindirmeye çalışıyoruz. Kısa vadede, 2024 Mart seçimleri ve jeopolitik konular yine politik tarafta gündemin başında yer almaya devam edecektir. Öte yandan, kararlılıkla uygulanan makroekonomik politikalar ve bu kararların ekonomimiz üzerindeki etkileri de yakından takip edilmeye devam edecektir.

Bu süreci yabancı yatırımcılar da yerli yatırımcılar gibi yakından takip edeceklerdir; özellikle makro dengeler ve kur seviyeleriyle nispeten rahat ettikleri seviyelerde borsaya da ilgileri daha çok artacaktır. En son 18 Ekim’de yayınladığımız strateji raporumuzda, 12 aylık BIST-100 endeksi hedefimizi 11.000 olarak belirledik ve bu beklentimiz devam ediyor. Önümüzdeki dönemde özellikle yabancı yatırımcılar yine bulundukları pazarlarda fiyatlama gücü olan, global rekabet gücü olan şirketlere odaklanmaya devam edecektir. Ata Yatırım olarak yerli ve yabancı müşterilerimiz için hazırladığımız raporumuzda da en beğendimiz 12 hisse listesinde başta birinci tercih grubunda Coca Cola İçecek, Migros, Sabancı Holding, Şok Marketler, Tüpraş, Turkcell, Ülker yer alırken, 2. tercih grubunda ise Aksa Enerji, Aygaz, Bim, Tav Havalimanları ve Tofaş bulunmaktadır.

TUNCAY TURŞUCU ARAŞTIRMA VE DANIŞMANLIK A.Ş. KURUCUSU

Borsa endeksinde mayıs sonundan itibaren yüzde 100 oranında yaşanan yükselişin ardından, şu ana kadar yaklaşık yüzde 12 gibi bir geri çekilme yaşandı. Bu derece sert bir yükseliş sonrasında bu geri çekilmeyi normal karşılıyoruz. Hatta istatistik olarak daha fazlası bile olabilir. Bu dönemde yeni ekonomi yönetimi ile birlikte rasyonel uygulamalar satın alınan en önemli katalizördü. Bunun ardından yabancı girişi beklentisi de diğer önemli bir katalizördü.

Yabancılardan gelen mesajlar ilgilendikleri, gelişmeleri memnuniyetle karşıladıkları ancak somut gelişmeleri görmek yönünde olunca, yabancı girişinin hemen olmayacağı anlaşıldı. Bu noktada borsa endeksinde bir yorgunluk ve dinlenme süreci yaşıyoruz denilebilir. Bu dönemde TCMB faizi yüzde 35’e çıktı, enfl asyondaki aylık artış hızı yavaşladı, CDS’ler 400 bps ‘in altına geriledi ve Türkiye ile ilgili ılımlı raporlar yazılmaya başlandı.

Buna ek olarak KKM’den çıkışta görmeye başladık. Tam istenen düzelmeler yaşanıyor derken, yüksek yargıda oluşan kriz ortaya çıktı. Bu konunun gündemde kalmasını piyasa dostu görmüyorum. Önümüzdeki dönemde siyasi tarafta sürekli bu konu gündemde olursa, gerginlikler yaşanırsa piyasalar üzerinde baskı yaratacaktır. Bununla birlikte Türkiye yerel seçimlerin ardından birde anayasa referandumu ile gündemi meşgul ederse, piyasaları negatif etkiler.

Bu gelişme yabancı yatırımcı özelinde olumsuzdur. Yılbaşından sonra girmeyi düşünen portföyler bile bu konu ortaya çıkınca yeniden beklemeye geçebilirler. Ancak şimdilik CDS’lere yansıyan bir risk olmadı. Bunun nedeni referandumun kısa vadede olmayacağı yönündeki beklentiler olabilir. Kısa vadede piyasa üzerinde baskı yaratmayabilir, ancak uzun vadede etkili olabilir. Bu durumda bankacılık, holding gibi büyük piyasa değerine ve derinliğe sahip sektörlerde beklenen girişler oluşmayabilir.

ALB MENKUL ARAŞTIRMA ANALİSTİ A. DENİZ YAĞBASA

BORSA İSTANBUL’DA YABANCI ORANI TARİHİN EN DÜŞÜK SEVİYELERİNDE

Borsalar, risk iştahından en yüksek derecede etkilenen yatırım enstrümanları arasında yer almaktadır. Bu paralelde hem yurt içerisinde hem de yurt dışında yaşanan gelişmeler borsalar genelinde risk iştahını etkileyebilmektedir. Borsa İstanbul’da da son dönemde yurt dışı kaynaklı jeopolitik gelişmelerin etkisi risk iştahı üzerinde kısa vadeli baskı yaratmaktadır.

Aynı zamanda yurt içerisinde yargı tarafında yaşanan gelişmelerde Borsa İstanbul üzerinde kısa vadede sınırlı negatif etki yarattı. Gelecek dönemde yurt dışı ve yurt içi kaynaklı gelişmelerin çözüme kavuşmaması halinde risk iştahı üzerinde baskının devam etmesi izlenilebilir. İçerisinde bulunduğumuz dönemde holding ve bankacılık sektörü Borsa İstanbul genelinde en düşük F/K çarpanı ile fiyatlanan sektörler arasında yer almaktadır.

Geçtiğimiz dönemde CDS tarafında yaşanan geri çekilmelerde bu sektör ve şirketlerin çarpanlarında yukarı yönlü ivmelenme görüldüğü takip edildi. Gelecek dönemde CDS tarafında düşüşü engelleyebilecek bütün etkenler bu iki sektöre olan yabancı ilgisinin azalmasına ve bu paralelde de sektör şirketlerinin makul çarpanlarla fiyatlanamamasına neden olmaktadır. CDS tarafında düşüşü engelleyebilecek bütün etkenler sadece bankacılık ve holding sektörlerinde değil Borsa İstanbul’da yer alan bütün şirketlerin fiyatlamalarında baskıya neden olmaktadır. İçerisinde bulunduğumuz dönemde Borsa İstanbul’da yabancı oranı tarihin en düşük seviyelerinde yer almaktadır. Yabancı yatırımcının Borsa İstanbul’a yönelik ilgisi ile CDS primi ters korelasyona sahiptir. Borsa İstanbul’da yeni rekor seviyeleri görmemiz ve şirketlerin uluslararası rakiplerine göre makul çarpanlara ulaşması için yabancı yatırımcının Borsa İstanbul’a yönelmesi önem arz etmektedir.

DİNAMİK YATIRIM MENKUL DEĞERLER ARAŞTIRMA UZMANI CEYHUN YAVAŞ

YABANCI YATIRIMCI BORSA İSTANBUL’A NET VE GÜVENLİ BİR GİRİŞ YAPMIYOR

Türkiye’de şu sıralar siyasetin konuştuğu yargı krizi başlığı altındaki gelişmeler Borsa İstanbul’da kısmen olsa da bir baskı unsuru yaratıyor. Bu tarz süreçler yakın geçişimizde de yaşandı ve Borsa İstanbul üzerinde bu durum kısa süreli etkiyle sonuçlandı. Aslında bu tarz durumların olduğu senaryolara baktığımızda yükseliş trendinde olan borsanın geri çekildiğini ve ardından alımların tekrar geldiğini söyleyebiliriz. Bu noktada aslında düşünmemiz gereken konu daha kötü olabilir mi? Bu tarz siyasi krizlerin borsa üzerinde daha uzun bir etki yaratabilmesi için bu krizin küresel boyutlara ulaşmış ve bir yaptırımın uzun süreli olarak ülkemize uygulanması gerektiğini düşünüyoruz. Buna Ukrayna-Rusya savaşında Rusya’ya uygulanan kısıtlamaları örnek olarak gösterebiliriz.

Ancak bu tarz bir durumun oluşmaktan uzak olduğunu da görmekteyiz. Bu durumun yabancıların ilgi gösterdiği holding ve bankacılık hisselerinde mevcut durumda bir baskıyı görebileceğimizi pek düşünmüyoruz. Hali hazırda yabancı yabancı yatırımcının Borsa İstanbul’a net ve güvenli bir giriş yapmadığını düşünüyoruz. Seçimlerden sonraki süreçlerden itibaren ortodoks politikalara geçiş süreci yaşıyor olsak da bunun yavaş bir şekilde gerçekleştiğini ve henüz yabancıların piyasamıza net bir ilgi göstermediğini söyleyebiliriz. Yabancı yatırımcıların başta tahvil piyasalarıyla giriş yapacağını ve daha sonra hisse senedi piyasalarına giriş yapacağı kanısında olsak da bunun için öncelikli olarak Mart 2024’teki gerçekleşecek olan seçimlerden sonra olabileceği kanaatindeyiz.

Mart 2024’ten sonra da ortodoks politikalara yaklaşılması ve yabancı yatırımcıların yurt içi piyasalarda yatırım maksatlı olarak kullandığı swap penceresinin de aktif hale gelmesi durumunda yabancı yatırımcıların borsamıza giriş yapabileceğini düşüncesi bizde ağır basıyor. Peki bu durumda yabancıların ilgi gösterdiği hisseler ise daha çok likit, öngörülebilir ve BIST-30 içerisinde yer alan bankacılık ve holding hisseleri olabilir. Bu hisselerin yanı sıra finansal hizmetler, holdingler, enerji, otomotiv, gıda perakendeciliği ve çimento sektörlerine ilgi gösterebilirler.

İNFO YATIRIM ARAŞTIRMA STRATEJİSTİ ÇAĞLAR TOROS

YARGI KRİZİ BÜYÜRSE GENELE YAYILAN BİR BASKI OLUŞABİLİR

Geçtiğimiz haftalarda meydana gelen yargı krizinin etkileri Borsa İstanbul’da risk iştahını azalttı. Son zamanlarda volatilitenin yüksek momentumun düşük olması sonrasında olumsuz gelen haber akışları Borsa’daki kırılganlığı artırdı. Bununla birlikte de geri çekilmeler daha hızlı hale geldi. Fakat bu durumun etkileri kısa sürdü ve farklı haber akışları Borsa’ya olumlu ya da olumsuz etkili oldu. Açıkçası yargı krizinin etkilerinin holding ve bankacılık sektöründe kısa süreli etkili olduğunu düşünüyorum. Holding ve bankacılık tarafından gelen güçlü finansallar jeopolitik gerginliklerin gölgesinde kaldı. Tabir-i caizse finansalların fiyatlamalar arasına çok fazla girdiğini düşünmüyorum. Yargı krizi büyürse sektörel bazdan ziyade genele yayılan bir baskı oluşabilir. Bu durumun da çok uzun sürebileceği kanaatinde değilim.

MİDAS YATIRIM ARAŞTIRMA YUSUF KILINÇ

HOLDİNG SEKTÖRÜ OLASI NEGATİF SENARYODA DAHA FAZLA BASKI YAŞAYABİLİR

Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Türkiye İşçi Partisi Hatay Milletvekili Can Atalay’la ilgili olarak “hak ihlali” kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasıyla hukuk camiasında tepkiler yükselirken politikacılar da konuyla ilgili agresif söylemlerde bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan Yargıtay ve AYM ekseninde ortaya çıkan yargı krizi ile ilgili, gerekirse anayasa ve yasa değişiklikleri dâhil tüm yöntemler kullanılarak tekrar böyle bir tartışmanın ortaya çıkmaması için gerekenlerin yapılacağını ifade etti. Jeopolitik belirsizlikler ve ekonomik anlamda zorlu sürecin yanında yeni bir yargı krizi ve anayasa referandumunun gündeme gelmesini endeks açısından negatif karşılıyoruz.

Siyasi tartışmaların yabancı yatırımcılar cephesinde de olumsuz bir tabloya neden olabileceğini düşünüyoruz. Ekonomi yönetimi tarafından normlara dönüş adımları kararlıkla sürdürülmeye devam ediyorken, kısmen iyileşen güven ortamının yargı krizinin büyümesi ihtimalinde zedelenebileceği öngörüsü ile süreci takip ediyoruz. Ancak şu an için söylemler ve atılan adımlar sertleşmedikçe kısa vadede negatif etki görülmesini beklemek için çok erken. Tartışma ve söylemler artmadığı müddetçe kısa vadede endeks üzerinde baskı oluşturması beklentiler arasında değilken, sürecin referandum gibi fiili adımlara evrilmesi halinde baskının endeks üzerinde daha net izlenmesi beklenebilir. Bu durum iyileşmeye devam eden CDS risk priminde yeniden bir artışa, neden olabilir. Güncel olarak Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) 2,5 yılın en düşük seviyesinde. Türkiye’nin CDS’i 364,64 baz puanla Mart 2021’den bu yana en düşük seviyesini test etmiş oldu. CDS primleri ile en korale fiyatlama hareketi içinde olan bankacılık end eksi ve yabancı payının görece daha yüksek olduğu holding sektörü olası negatif senaryoda daha fazla baskı yaşayabilecek sektörler olarak karşımıza çıkabilir.

patronlardunyasi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir