Normalleşmenin sınırları ve lades

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in görüşmesinin üzerinden 1 ay 10 gün geçti. Seçimin üzerinden ise 2 ay 10 gün. Erdoğan görüşmenin ardından yumuşama ifadesini kullandı. Özel ise “yumuşama falan değil normalleşme” diyor. Fark etmez. İkisi de bir önceki dönemin sert ya da anormal olduğunun kabulü demektir.

Geçen sürede olan bitene, özellikle de Hakkari Belediyesi’ne kayyum atanmasına bakarak “bu mu normalleşme?”, “hani normalleşme?” diyenler var. DEM Partililere göre Kobani Davası’nda çıkan mahkumiyet kararlarının üzerine gelen kayyum meselesi “Kürtlerden azade bir normalleşme”nin kanıtı. Başkalarına göre, Osman Kavala’nın yeniden yargılanma başvurusunun kabul edilmemesi normalleşmeye niyet olmadığının göstergesi. “Geçen sürede ne oldu, sadece 28 Şubat mahkumları affedildi, bu mu yani?” diyenler var. Teşbihte hata olmaz denir, transatlantikten zodyak bot manevrası bekleniyor.

Yumuşama/normalleşmenin içini herkes kendince dolduruyor. Daha önce ışık hızıyla normalleşilemeyeceğini, bir önceki safhada tarafların konumlandıkları yerlerin birbirinden çok uzak olduğunu söylemiş biri olarak, henüz anca normalleşme tarifi safhasında olunduğu kanaatindeyim. Daha taraflar kendi normalleşme tanımını yapıyor.

Cumhur İttifakı normalleşme tanımı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, “Tokalaşmak varken, yumruklarımızı sıkalım da demiyoruz. Fakat normalleşme ve yumuşama kelimelerini her meselenin başına iliştirip milli haklarımızdan, milli varlığımızdan, milli kimliğimizden, egemen çıkarlarımızdan, Türk ve Türkiye yüzyılı hedeflerimizden ödün isteniyorsa, hiç kimse boşuna çabalamasın, bizim böylesi uçuk kaçık ve garabet yumuşamaya karnımız tok, yüzümüz de dönüktür” sözleri partisinin normalleşme kriterine işaret ediyor. Erdoğan’ın Kızılcahamam Kampı’ndaki “Yumuşama adı altında kimliğimizden, ilkelerimizden, duruşumuzdan, hassasiyetlerimiz ve kırmızı çizgilerimizden taviz verecek değiliz. Muhalefetten de böyle bir taviz beklemiyoruz.” ifadesi de öyle. Bu iki sınır çizgisine somut örnek olarak Hakkari’ye kayyum atanması gösterilebilir.

Hakkari meselesini hükümet temsilcilerinin dört başı mamur anlatmadıkları, bir kez daha kamuoyuna yorumcular aracılığı ile ulaşmayı tercih ettikleri kanaatindeyim. Görevden uzaklaştırılan Belediye Başkanı yerine neden Belediye Meclisi’nden birinin değil de Vali’nin atandığı, belediye başkanına neden gözaltı yapıldığı daha açık anlatılsaydı kafalarda daha az soru işareti oluşurdu. Oluşturulan karşı kampanyaya mukavemet etmekte geride kalındı.

Şu açıkça söylenemez miydi? “Terör yargılamalarında mevzuat belediye meclisinden atamaya izin vermiyor. Belediye başkanı adi bir suç nedeniyle görevinden uzaklaştırılmış olsaydı belediye meclisinden atama yapılabilirdi. Bakınız Bilecik, bakınız Kepez. Yarın bir gün örneğin Van’da belediye başkanı seçilme yeterliliğini yitirse yapılacak olan da budur”….

Belediye Başkanı’nın yakında yüklü para ile kaçacağı yönünde istihbarat olduğu, istifa edip görevini belediye meclisinden bir başkasına bırakma ihtimaline karşı bir refleks verildiği lisanı münasiple anlatılabilirdi. Erdoğan’ın “Yargı, burada kanunu değil, hukuku konuşturmuş ve kararını da buna göre vermiştir” sözü böylece daha kolay anlaşılırdı. Hiç değilse bunun bir tercih olmadığı gösterilebilirdi. Muhalefetin bildiği halde söylemediğini, sorumluların açıkça anlatmamasının anlamı yok. En deneyimli terör mağdurlarından biri olan Türkiye’de bir terör davasının nasıl olup da 10 yıl sürebildiğini açıklamaya çalışmak daha zor.

DEM Partisi’ne verilen mesaj

Erdoğan, “31 Mart’tan önce ne dedik, eğer adaylarınız herhangi bir gayrimeşru, gayri yasal işlemlere girmediyse, katılmadıysa onlara söyleyecek herhangi bir sözümüz yok. Ama gayri yasal işler yapmışsa bizler de yasaları işletmek durumundayız ve işletiriz. Hakkari şimdi bunun ilk adımı olmuştur ve şu anda hukuk da gereğini yapmıştır ve bundan sonra da yapmaya devam edecektir “ dedi. Seçimden önce “AK Parti ile DEM kayyum pazarlığı yapıyor” dedikoduları çıkmıştı. Her iki taraf da reddetti. Ortada pazarlık değil, “bile bile lades yapmayın” uyarısı olduğu şimdi somutlaşmıyor mu? DEM’in kazandığı 78 yerden 38’inde Hakkari’dekine benzer dosya var. Lades.

Hakkari kararından sonra bazı DEM’liler hükümet nezdinde görüşmeler yaptılar. Onlara mealen şu mesaj verilmiş; “Kayyum bir sonuç. Teröre destek vermeye devam ederseniz kayyum olur, yarın dokunulmazlık, öteki gün kapatma davası olur, yani hep bir sonucu olur. Ne kendinizi ne bizi yorun.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

x